Birinci kuşağın sözcüsü (ve yazıcısı):İsmail Polat

Hollanda’ya kırk yıl önce bir kuşak geldi ve de göçüyor bile. Gurbet, ‘eski gurbet, yeni vatan’ olurken; ‘eski vatan, yeni gurbet’ halini alır olmuş, bu kuşağı terketmiş kendi yoluna devam ediyordu da bu kuşak bunun pek farkına varamadı. Onlar hakkında çok şey yazıldı çizildi ama bu yazılanların hepsi birbirinin kopyası olmaktan öteye gidemedi. Bize belli bir fotoğrafı sunup durdular, genelleştirildiler. Hep onlar hakkında yazıldı ama onlar kendilerini yazmadılar, yazmaktan daha önemli yapacak işleri vardı. Kimi ekmek parası peşindeydi, kimi memleketteki borcunu kapatma; kimisi hasta çocuklarına bakma çabasındaydı, kimisi yabancılar polisine yakalanmamak için uğraşıyordu, kimisi bütün zamanını, Türkiye’de arkada bırak(ama)dıkları siyasi savaşına devam ediyordu. Kimisi de içinde bulunduğu bu kuşağın Hollandalı devirdaşlarıyla kaynaşması, uyumu ve Atatürk’ün işaret ettiği medeniyet yarışında geri kalmaması için çabalıyordu. İşte 1945 doğumlu İsmail Polat, bu son gruba girenlerden.

Kendisi 1968 yılının 8 mart akşamı saat onbir sıraları Hollanda’ya geldiğinden bu yana ait olduğu toplumun hakkını savunmak, durumunu iyileştirmek için her fırsatta açtı ağzını, kurdu derneğini. Yapılan çalışmaların hep en önünde yer aldı.

göçmenlik köprüsüAynı zamanda hep notlar aldı, tüm yaşadıklarını bir yerlere not etti. Çokta iyi etmiş. Zira yazdığı ‘Göçmenlik Köprüsü’ kitabında o günleri bir belgesel izliyormuşçasına bizlere en ince detaylarına kadar sunuyor.
İsmail Polat, ilk yıllarında Türkiye’den gelen göçmen işçilerin barınma ve yemek gibi durumlarının incelenmesi ve iyileştirilmesi için değişik oluşumların içinde bulundu, göçmenlerin kaldıkları pansiyonları izleyerek, Türk insanının pansiyon veya kamplarda ne kadar kötü şartlar altında kaldıklarını içeren notlarını aldı.
1968 yılında Atatürk kampındaki kötü yaşama tepki gösterdi. Oradaki insanların çok kötü şartlar altında yaşadıklarından dolayı erken yaşlanmalar,hastalıklar çoğalacak diyerek, Atatürk kampındaki mutfakta çalışan Hollandalı aşçılar yerine Türk aşçılarının gelmesi,üç yüz kişiye ait olan sekiz duşun genişletilmesi,koğuşlara sıcak suların ve yemek pişirme imkanlarının tanınması önerisi ile bir paket hazırladı. Yetkililer bu çalışmalara gerek yoktur diye çok sert tepki gösterdi. Aynı yıl geçirdiği bir kazayı bahane ederek İsmail Polat’ı Atatürk kampından attılar. 1971-1972 yılları arasında yine Atatürk kampına gelip yönetim kuruluna girdi. 1968’de hazırlamış olduğu öneri paketini tekrar gündeme getirip isteklerini kabul ettirdi.
Aile birleşiminin yoğun olduğu dönemde göçmen insanlara verilmek istenen oturulmayacak durumdaki konutlar konusunda notlar aldı. Göçmen insanların bu evleri kabul etmemeleri için pansiyon ve değişik yerlerde Hollandalı kurum ve kişilerle çalışmalar yürüttü. Bu maceralarını az önce bahsettiğim kitabında bulabilirsiniz.
İsmail Polat 1970 – 72 yıllarında Yabancı İşçiler Komitesinde (BAK) görev aldı, 1973 yılı sonlarına kadar Speerstraat’ta göçmenlere yönelik görüş saatleri organize etti.
1974-1995 yılları arasında Yabancılar Yardım Kurumu (Stichting Info Buitenland) adlı kurumda işsizlik, hastalık, çocuk paraları, dulluk, yetimlik ile yabancılar yasasıyla ilgili oturum konumları hakkında görüş saatlerine katılıp göçmenlere yardımda bulundu. Yine 70’li yıllardan sonra devlet tarafından kurulmasına karar verilen tercüman merkezi yönetim kuruluna göçmenleri temsilen katıldı. Aile göçüyle birlikte çocukların kendi anadili ve kültür eğitimlerini görmeleri için okulların açılması, öğretmenlerin göreve alınması çalışmalarını yürüttü.
1975 yılından itibaren HTDB’de kurucu ve uzun süre başkanlık görevinde bulundu. HTDB kurulduktan sonra Hollanda’da ilk diyebileceğimiz Hollandaca kursları ve Türkçe okuma yazma kursları başlattı. Yine bu dernek çatısı altında folklor çalışmaları organize edip Türk folklorunu tanıttı. Daha sonra organizesine önayak olduğu dikiş kurslarına yüzlerce insanımız katılarak hem ev işerinde hem de tekstil sanayiinde iş bulmalarında katkıda bulunuldu.
1979 yılında batı bölgesinde oluşturulan işsizler komitesi kuruluş çalışmalarına katıldı. Bu kurum hala bağrında onlarca insan çalıştırmaktadır. Aynı yıl göçmenlerin iki binli yıllarda karşılaşacakları sorunları içeren yazıyla bir öneri paketini belediyeye sundu.
Hollanda’da ilk olarak çifte vatandaşlık ve yasal haklar adlı çalışmayı DSDF adına yürüttü. Üst düzey siyasilerin ve hukukçuların katılımıyla bu süreci başlattı ve daha sonra çifte vatandaşlık hakkı tanınmaya başlandı. (Bu konuda çıkan çifte vatandaşlık kitapçığın ilk sayısına bakınız.)
1976-1990 yılları arasında ırkçı ve ayırımcılığa karşı kurulan komitede aktif görev aldı. Göçmenleri dışlayıcı, ayırımcılık yapan kurum ve kişilere karşı toplantılar, basın yayın açıklamaları ile yasal süreç başlattı.
1980-1988 yılları arasında yerli ve yabancıların kaynaşması,sorunların analize edilmesi için yerli ve yabancıların büyük toplantısı adlı kurum oluşmasında yardımcı oldu. Bu kurum batı bölgesinde uzun süre başarılı çalışmalar yaptı.Bu örnekler başka bölgelerde de uygulandı.

Yine 1980-1990 yılları arasında hem başka dilden olanlara eğitim hakkı (SPEA Stichting Projct educatie Anderstaligen ) adlı kurumun kuruluşunda ve yönetim kurulunda görev aldı hem de Amsterdam Yabancılar Yardım Vakfının (SOAA Stichting Ondrestuenen Allochtonen Amsterndam) yönetim kurulunda görev aldı. Aynı yıllarda (Rode Nota) Kırmızı Nota adlı projenin çalışmalarını yürütüp, göçmen derneklere resmi işçi alınmasının sürecini gerçekleştirdi.
1984 yılında “Prens Hof konferansı” Dünyadaki göçmenlerin sorunlarını içeren bir haftalık konferansın hazırlanmasında görev aldı ve konu hakkında konuşmacı olarak görüşlerini belirtti.

‘Yabancı İşçiler Demokratik Platformu’, HTDB, İşsizler Komitesi ve yukarıda saydığım birçok vakıf ve oluşumun yönetiminde aktif rol almış İsmail Polat, ikibinli yılların başlarında notlarını bilgisayarına aktarınca görmüş ki notlar ikibin sayfayı geçiyor. Bir arkadaşına bu konuda fikir danışmış, o da ‘bu kadar kalın kitap olmaz demiş. İsmail Polat ondan sonrası için şöyle diyor:
’O notları kısaltırken canımdan birer parça kestiğimi hissediyordum.’
Sonuçta 2005 yılında ilk kitap çıkmış: ‘Göçmenlik Köprüsü’. Kitap 330 sayfa ve Senfoni Yayınlarından çıkmış. Yukarıda da yazmıştım, kitap birinci ağızdan bir göçmen işçinin İstanbul’da başlayan, Hollanda’da devam eden hikayesini anlatıyor. Bir belgesel havasında sizi bazen güldürüyor bazen hüzünlendiriyor. Abartı yok, dil ve edebiyat endişesi taşımıyor. Zaten İsmail Polat kitabın giriş yazısında ‘… bizim birinci kuşağın da okuyacağı biçimi ile dile aldım. Bu kitabın yurt dışında yaşadığınız süre için acılarınızı, fıkra ve anılarınızı, gençlikle aranızdaki sorunlarınızı, iş, konut, eğitim alanındaki konuları dile getirecektir’ diyor. Bu kitabı 2006 yılında ‘Gurbetteki Aydedemiz’ isimli öykü kitabı takip etmiş. Bu kitapta ondokuz öykü bulunuyor ve 212 sayfa.
Bu kitapları yenileri takip edecek. 2007 itibariyle basıma hazır İstanbul Nasıl Kurtulur, Bizim Hala Tırık Attı, Irkçılığa Nefretim (Hollandaca) Sağlığında Hiç Bir Şey Yoktur, Hülle ve Töre isimli kitapları ile bir de kitap olacak şiir arşivi sırada bekliyor.

İsmail Polat yaptığımız bir telefon sohberti sırasında kendi kendine hayıflandı ‘Neden yirmi sene önce başlamamışız’ dedi ve kararlı bir şekilde ekledi ‘İnşallah beş-altı sene içinde altı yedi kitap çıkacak.’ Yani İsmail Polat’ın söyleyecek ve yazacak şeyi çok.

İsmail Polat kitaplarına ne gibi tepkiler aldığını ise, şöyle cevaplıyor:
Kitapları okuyanlar,kendilerinden bir parça değil bir kaç parça bulduklarını iletiyorlar. Çok sonraları gelen gençlerin bir kesimi yaşananlara inanmıyor,daha önce gelenler ise “yaşadık ve çok acı çektik” diye cevaplıyorlar.
gurbetteki aydedemizBizim kuşağın çoğu kitap okumuyor. Okuyanların hemen hemen hepsi çok beğeniyor. Yaşanan bazı öykülerin mizah yanları çok beğenildi. Okumayıpta içinde ne var diye soranlara, sözlü olarak anlatıyorum. O zaman,”Aman senin yazdığın bizim yaşadıklarımızın onda biri değildir.” diyorlar. “Söyle yazalım da bir tarih olsun” deyince, enteresan hikayeler geliyor. Eğer bu hikayeleri değerlendirebilsem ayrıca bir kitap olur.
Bir kaç okurumdan örnekler:
”Kitabınızı okurken evde banyomuzun olmayışı aklıma geldi…”
“Merdiven çıkarken komşu Hollandalının bağırması aklıma geliyor. Büyüyüp evlendiğimde, kapıyı açar açmaz hep o bağırtı aklıma geldi. Hanım doğum yapar yapmaz, komşuma sakın beni rahatsız ediyorsun deme diye adamı tehdit etmiştim. Daha sonra çocuklarıma komşular ile iyi geçinin. Fakat size bağırırlarsa, kafalarına tuğla ile vurun dedim.”
“İş dönüşü evimi bulamadım. Yoksa benimi yazdın.”
“Oturulmayacak bir ev verdiler bana.Kabul etmezsen polis hanımına oturum müsaadesi vermez deyince evi almayı kabul ettim.Ona rağmen kira zammını yıllarca ödedim.”
“Komşu kedisinin boğazına ipi takıp balkonuma aşağı salladı.Polise gedip şikayet ettim . Fakat..”
Türkiye de bir emekli savcı her iki kitabı da okumuş.”İkisini birleştirin ve iyi bir elemeden sonra tarihi bir eser olur.”
“İsmail bey, Hatırlar mısın babamın oturum müsaadesi almasına yardımcı olmuştun. Daha sonra ev almasına da. İlk Hollanda geldiğimizde Yabancılar polisine sen bizi götürdün. Geri dönerken anneme anne çok acıktım demiştim. Bizi evine götürmüştün. Yanaklarından öpeceğim Elif Teyzem bana bir tost yapmıştı. Şu anda okudum ve çok rahat bir yaşamım var. Çok zaman tost yapıyorum. Fakat o tostun tadını hala alamadım.”

İşte böyle. İsmail Polat sessiz bir kuşağın kalemi güçlü bir mensubu olarak bu kuşağın kırk yıldır yaşadıklarını anlatıyor bizlere. Hani hep başkalarının yazdığı kuşak, siyah beyaz filmlerden, fotoğraflardan tanıdığımız kuşak İsmail Polat’ın kitaplarında dile gelip bize, nerelerden gelindiğini, neler çekildiğini anlatıyor, hem de daha dünkü tazeliğiyle.

Sahi herşeyin anıtı olan bu ülkede neden bir ‘birinci kuşak’ anıtı yok?
Durma İsmail Polat yaz, dördüncü kuşak yoldayken, ikibin sayfanın tek sayfasını kırpıklamadan yaz.

İsmail Polat’ın kitapları kendisinden temin edilebilir:
polat897 @ planet.nl

Leave a comment

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.